“Dünyayı, tüm dünyayı ilk kez 1984'te Challenger mekiğinden gördüm. Görüntü nefesinizi kesecek ve içinizi çocuksu bir merakla dolduracak kadar güzeldi. Mavi ve beyaz, ten rengi, siyah ve yeşilden oluşan inanılmaz derecede güzel bir duvar halısı süzülüyor gibi görünüyordu. Zarif, görkemli bir hızda altınızda. [...] Küresel sistemler ve güç insanlığa karşı varlıklarını koruyabilir mi? Bu gezegenin vatandaşları olmanın ne anlama geldiğini hemen anlamalıyız. Bu, yeryüzünün emanetçisi olma yükümlülüğümüzü kabul etmek anlamına gelir. Ev sahipleri olarak evlerimizi içinde yaşamaya uygun hale gelmeyene kadar ihmal etmez, zarar vermezdik. Neden bunu gezegenimize yapalım?”
(Sullivan, 2002)